HEZEK-SIRASÖĞÜT
ANDELLER

TAKVİM-ANTEP TABİRİ

TAKVİMLER:

Sümer ve Mısır’dan başlayarak günümüze kadar çeşitli takvimler kullanılmıştır. Bu takvimler güneş ve ay takvimleri olarak ikiye ayrılabilir. Türkler de İslamiyet’in kabulünden önce 12 Hayvanlı Türk Takvimi, İslamiyet’in kabülünden sonra Takvim-i Celali adlı takvimleri kullanmışlardır.

           Batıda kullanılan Miladi takvimler Julian ve Gregoryan olmak üzere iki türlüdür. Julian Takvimi 1582’de Papa 13. Gregor tarafından düzenlenerek bugünkü halini almış ve 1 Ocak yılbaşı olarak kabul edilmiştir. İslam ülkelerinde ise hicreti başlangıç kabul eden ay esasına dayalı Hicri Takvim kullanılmıştır. Bu takvim güneş takvimine göre yılda 11 gün eksik olduğundan 33 yılda bir yıllık fark ortaya çıkar. Osmanlı devletinde 1677’den itibaren 33 yılda bir yıl atlatılarak mali kayıtlar tutulur. 13 Mart 1840’tan itibaren maliye ve nüfus işlerinde hicreti başlangıç kabul eden fakat güneş takvimini esas alan Rumi Takvim kullanılmıştır. 1 Mart 1917’den itibaren Gregoryan esaslı Rumi Takvim kullanılmıştır. Böylece 13 günlük fark ortadan kalkmıştır. 1 Aralık 1925’te Miladi Takvime geçilmiştir. 10 Ocak 1945’te bazı ay adları Türkçeleştirilmiştir. (Teşrinievvel=Ekim, Teşrinisani= Kasım, Kanunuevvel= Aralık, Kanunusani= Ocak )

Hicri tarihi miladiye çevirmek için: Hicri tarih: 33= x Hicri tarih-x + 622

Rumi tarihi Miladiye çevirmek için: Rumi tarih+584 + 13 gün (1917’ye kadarki tarihler için)

Rumi tarihi Miladiye Çevirmek İçin: Rumi tarih+584 (1917’den sonraki tarihler için)

 Hicri Takvimde Aylar:

 Muharrem, Rebiyü’l-evvel, Rebiyü’l-ahir, Cemaziye’l-evvel, Cemaziye’l-ahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhicce (http://www.harran.edu.tr/fef/tarih/dosyalar/Tarih-Metodolojisi-Ders-Notlari.doc)

Gaziantep’te Kış Ve Takvimler
 Takvimi:

Neyyireyni, Kameri, Şemsi diye üçe ayırdıkları gibi, beynelmilel milli ve mahalli takvim diye adlandırmakta mümkündür. Milletler, birçok takvimi tecrübe ettikten sonra bu yoldaki gayretlerini tekamül ettire ettire nihayet en mükemmel takvim sistemi olarak Greguvar (Efrenci) takvimini bulmuşlardır. 26 Aralık 1341 de kabul ettiğimiz bu takvim uluslar arası bir vasıf almıştır.

Antep’te kış her yerde olduğu gibi üç madde halinde tetkik edilebilir:

1-Kışa Giriş:

Son bahardan kışa girerken kısa bir intikal devresi görülür. Bu devrenin müntehası ve halkın çok önem verdiği kara kıştır. Kara kış 12 gün olup Aralık 11’de başlar 22’sine kadar devam eder. Halk bu günlerde güneşin bir devresini geçirdiğine, aynı meyilde doğup battığına inanarak “Karakışta güneş yerinde durur” derler. Umimiyetle bu 12 gün yağışlı geçer.  Ve kalın sisler görülür. Don olduğu gibi karda yağabilir.

2-Kış:

Kış takvimlerimizde olduğu gibi Antep’te 90 gün hesap edilerek iki devreye ayrılır. Bunlar;

A-Zemheri

Halkın zemheri olarak telaffuz eylediği Zemheri veyahut ta Erbain 23 Aralıktan 31 Ocag’a kadar 40 gün sürer. Antep’ten müessir soğuklar zemheride görünür. Dondurucu şiddetli poyrazlar, kar ve yağmur fırtınaları olduğu gibi gayet sakin geçtiği seneler de olur. Zemheri tohum atma mevsimi olduğundan çiftçilerce kurak geçmesi makbuldür.  

B-Zahmeti

Takvimlerimizin Hamsin dediği kışın ikinci yarısına Antep’te de Hamsin veyahut ta Zahmeti denilir. Bu da bilindiği gibi 1 Şubattan 22 Marta kadar 50 gün devam eder. Bundan zemheri kadar korkulmaz, esasen zemheri isminden de anlaşılacağı veçhile zemherinin ancak bir zahmetinden ibarettir. Bunun zemheri gibi kurak değil yağışlı gitmesi arzu edilir.

Zahmeti 12,5 günlü 4 bölüme ayrılır. Bunlar sırasıyla şunlardır:

1.Sadilsabah (sadüzzebih): 

Bu sayılı güne devenin karnı denir. Senenin en şiddetli soğukları kar fırtına hatta donma vakaları bu günlerde görülür. Her taraf buz ve toprak don halindedir. Rivayete göre Arap bu on iki buçuk günü soğuğa dayanamayarak devenin karnında geçirmiştir.

2.Sadilbalah (Sadilbeli):

Bu ikinci 12,5 gün senenin en çamurlu günleridir. Yağış fazla olur buna mukabil artık toprağın emme kabiliyeti azaldığından her taraf adam yutarcasına çamur olur.

3.Sadilsöğüt (Sadüssüut):  

Bu devrede artık topraklar oldukça ısınmıştır. Zaten takvimlerimizdeki cemrelerde bu sırada düşer. Buharlar gerek hava dahilin de ve gerekse ağaçların kökü vasıtasıyla gövdeye de yükselmeye başlar. Ağaçtaki nüsuğ katı iken artık sulu bir hale gelir ki halk buna “ağaçların gövdesine artık su seğirdi” diye bu ilmi hakikati bir cümle ile ifade eder. Ağaçlardaki nüsuğ’un sulanması ve binnetice tomurcuklanıp yeşillenmesi ilk defa söğütlerde görüldüğü için Sadüssüut denilen bu sayılı güne Anteplilerin Sadilsöğüt demesi arapçaya en isabetli bir tepkisidir. 

4.Sadülkabayyi (Sadilhabaya):

Artık gerek toprak ve gerekse hava iyiden iyiye ısınır. Haşerat uyanmıya ve gök gürlemeye başlar. Gürültüyü duydukça halk “artık yılanlara çıyanlara destur verilir” demeye başlar. Hamsinin bu son sayılı günlerinde de üşütücü rüzgarlar yerine kabadan kabaya esen rüzgarlar estikçe “Sadilkabayi çıkar abayı” diyen Antepliler  “Arabın habayası yerine Kabayi sözünü takvime ne mükemmel uydurmuş olurla  

3-Kıştan Çıkış:

Sadilkabayyinin bitmesiyle artık kış da bitmiş sayılır. Rumi Mart ayının 9’u gelmekle halk “martın bir 9’unu attık kaldı iki 9’u” diye bahara geçmeye kısa bir intikal devresinin kaldığını söylemiş olur. Bu 20 günlük devrede bazı fırtınalar ve soğuklar görülebilirse de bunlar ancak fırtına günlerine münhasır muvakkat arızalar olup halk artık bahara kavuşmuş demektir. (TÜRKER Ali Şefik, Başpınar-1944, Gaziantep Kültür Dergisi, Şubat 1964, Cilt 7, Sayfa 28, Gaziantep):

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol